Merhaba Sevgili Okurum!
Şu ana kadar seninle apartmanların yapılış hikayelerini konuştuk, hayatlarımıza/hayatlara nasıl dokunduğundan bahsettik, hatta birlikte sergi bile gezdik ancak Cumhuriyet Dönemi Modern yapılarının nasıl korunabileceğini seninle konuşmadık. İşte bu yüzden işin uzmanıyla senin için soğuk bir Ankara gündüzünde buluştuk. Koruma Mimarı Özgün Özçakır’a senin için sordum, yanıtlar aldım. Saraçoğlu Mahallesi, yıkılan artık bizimle olamayan değerlerimiz, Ankara Tren Garı hatta koruma mimarisi ve ekonomiye kadar pek çok konudan konuştuk. Benim çok keyif aldığım bir sohbet oldu! Umarım sen de beğenir ve buradan kendine bir şeyler katarak ayrılırsın. Bizim muhabbetimizi dinlerken senin için sayfanın alt kısmına bazı görseller bırakıyorum. Onlara bakmayı unutma. Konuştuğumuz Saraçoğlu Mahallesi ile İlgili Bilgi ve GörsellerArtık Aramızda Olmayan Yapılar...Özgün Bey'in Bahsettiği "Nesiller Boyu Miras: Ankara’da Nesilleri Bağlayan Yerler ve Şeyler" Sergisi*
*Fotoğraf ve bilgi paylaşımı için Özgün Özçakır'a teşekkürler.
Bahsi geçen Ankara Garı ve Diğer Konular
0 Yorumlar
Merhaba sevgili okurum! Ankara 20. yüzyıl mimarlığına olan hayranlığımı artık biliyorsun. Sokaklarda yürürken, her şeyi ilk defa gören küçük bir kız çocuğu misali defalarca önünden geçtiğim yapılara bile hayranlıkla bakıyorum. Hep şunları düşünüyorum. Buralarda kimler yaşadı, kimler bu merdivenleri çıktı, kimler sevdikleri ile bu binanın önünde buluştu ya da kimler sevdikleri ile bu binanın önünde son kez görüştü, kimler bu binalarda yaşamanın, vakit geçirmenin hayalini kurdu. En önemlisi ise mimarı kaç geceyi uykusuz geçirdi, kaç revizyon yaptı, inşa edilişini nasıl bir heyecanla bekledi, bittikten sonra yeni evladı hakkında neler hissetti... İşte bunlar hep bir binayı gördüğüm zaman aklıma gelenler, beni heyecanlandıran düşünceler, beni hayal etmeye sürükleyen, geçmişe götüren, empati yaptıran düşünceler... Ancak bu düşünceleri bana çağrıştıran binalar teker teker yok ediliyor. Ya kaderlerine terk ediliyorlar ya da yerlerine "çirkin" başka binalar yapılıyor. Birileri, düşman bu 20. yüzyıl mimarisine birileri istemiyor onu. Tarihimizi bu şehirden, bu ülkeden kovmak istiyorlar. Burak İmir, Fulya Doğan, Gülnaz Çolak, Koray Olşen, Leyla Beyazıd, Nergis Akıncı, Sibel Acar, Şengül Bekmez, Özgül Gülşehir ve Yavuz Ildız'da oluşan yetenekli fotoğrafçılar Mimarlar Derneği 1927 ve Ankara Fotoğraf Sanatçılarları Derneği tarafından desteklenen "Ankara 20. Yüzyıl Mimarlığı Güncel Fotoğraf Arşivi" projesiyle 20. Yüzyıl Mimarlığı'nın önemli eserlerini bizler için fotoğrafladılar. Sergi Kasım ayı içerisinde Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde sergilendi. Sergide çekim izni alınabilen 30 yapıdan çeşitli açılardan çekilmiş fotoğraflar vardı. Bir çoğu her gün önünden geçtiğimiz bir kısmı da belki varlığından bile haberimizin olmadığı yapılardan oluşuyordu. Arşivin ilerleyen zamanlarda online ortamdan da sunulacak olması sevindirici bir bilgi. Şimdi seni sergiden çektiğim fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Asıl soru onlara ne olacağı? Kaderlerine mi terk edilecekler yoksa günümüze dahil olmaya devam mı edecekler? Merhaba Sevgili Okurum! Daha önce hiç fark ettin mi bilmiyorum, Ankara bakmasını bilen için açıkhava müzesinden farksız. Yolda yürürken her an seni kendisine hayran bırakacak bir apartmanla, bir heykelle, bir çeşme ile karşılaşabilirsin ama ne demiştim, bakmasını bilene… Bugün sana bahsedeceğim Cinnah Caddesi ile olan ilişkim aslında hiç iyi başlamadı diyebilirim. Bakıp incelemesini şöyle bir kenara dursun, Cinnah’a ilk yolum düştüğünde canımın derdindeydim. Bunu öylesine bir deyim olarak kullanmıyorum, gerçekten canımın derdindeydim, gözümden acilen ameliyat olmam gerekiyordu, doktorumun muayenehane Cinnah Caddesi üzerindeydi. İlk izlenimim zaten iyi olmadı bir de üstüne arabaların bile çıkmakta zorlandığı yokuşu eklenince ister istemez ‘ Ankara'nın karında kışında, bozkır yazında bir insan burada nasıl yaşar, nasıl tırmanır burayı?’ diye düşünmeden edemedim. Fakat büyük konuşmuşum. Sonra bir süre sonra Cinnah Caddesi'ndeki o apartmanı gördüm. Dedim ki, İnsan Cinnah Caddesine yaşamak istermiş, üstelik Cinnah 19’da yaşamak istermiş… Cinnah Caddesi -eski adıyla Vali Dr. Reşit Caddesi- adını Pakistan’ın tarihi lideri Muhammed Ali Cinnah’tan alır. 1973-77 yılları arasında belediye başkanlığı yapan Mimar Vedat Dalokay, Pakistan’da katıldığı mimari bir projede aldığı ödül sonrasında, ülkenin liderinden etkilenerek caddenin ismini Cinnah Caddesi’ne çevirir. Atakule’den başlayıp Kavaklıdere ve Kuğulu Park Kavşaklarının kesişiminde son bulan cadde, Kızılay’la Çankaya’yı birbirine bağlar. Cinnah 19, Cadde’nin o meşhur yokuşu henüz sizi yormamışken nispeten başında, hemen sol tarafta yer alır. Yüksek Mimar Nejat Ersin tarafından tasarlanan yapı, 1955 yılında onay almıştır. 1959 yılında ise yapımı bitmiştir. Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin çalışanları tarafından kurulan Türkiye Emlak Kredi Bankası’nın konut kredileriyle yaptırılmıştır. Adından da anlaşılacağı gibi yapılış amacı havaalanında çalışan mimar ve mühendislere bir mesken oluşturmak amacıyla planlanan Cinnah 19, ilk “Meydanlar Müdürlüğü İşçileri Yapı Kooperatifi Apartmanı” olarak anılmıştır. Dikdörtgen bir kütleye sahip olan apartman, Cinnah Yokuşu’na dik olarak konumlanmıştır. İlk çizimlerine baktığımızda bu kararın sonradan verildiğini anlarız. İlk başta topografyayı kullanarak caddeye paralel uzanan yapı sonradan tamamen topografyadan koparılmıştır. Bu kararla birlikte yapıda topografyaya kararlarını değil Mimar Nejat Ersin’in kararlarını görürüz. Cinnah 19’un bizi karşılayan ilk cephesinde (kuzey cephesi) her biri kendi hücresel alanına sahip olan bireyselleşmiş dubleksleri göze çarpar. Bu dubleksler mekan özellikleri ile köy ve şehir arasında değişen yaşam koşullarına uyum sağlamıştır; dadı odası, hizmetli odası gibi şehir hayatına uygun yaşam alanlarını bulundurmaktadır. Güney cephesindeki işlenmiş inciler gibi görünen, içi boş tuğlaya benzeyen beyaz desenli yüzeyi bizi kendisine hayran bırakır. Bu alan ise tamamen geçişi sağlayan dolaşıma yani koridorlara ayrılmıştır. Koridorda bu doku ile yaratılan gölge oyunları yapının her ayrıntısının düşülmüş olduğunun başka bir kanıtıdır. Ayrıca ayağımızın altında kayıp giden dalga desenli siyah beyaz karolar dönemin modernizm anlayışına bir göndermedir. 15 dubleks ve 2 normal dairesi ile 17 daireye sahip olan Cinnah 19, şu an bile lüks sayılacak dönemine göre ise ütopik olan teras katı özellikleri ile öne çıkar. Terasında bir yüzme havuzu, şömineli barbekü alanı ve güneşlenme yeri ile sakinlerine huzur vadeder. Tüm bu özellikler Ankara manzarası sebebiyle kuzey cephesine toplanmıştır. Şu an ise önünü kapatan, şehir siluetine uymayan yüksek katlı yapılar nedeniyle bu manzarayı görmek mümkün değildir. Havuzu apartman kullanıma açıldıktan 10 yıl boyunca kullanılmış ancak sonrasında çocuk felci hastalığı korkusuyla kapatılmıştır. Günümüzde hala kapalı durumdadır. Yapının tüm yaşamsal ve sosyal faaliyetleri aynı bünye içinde toplamasıyla modern mimarlığın başlatıcılarından biri olarak sayılan Le Corbusier’nin Marsilya’da yaptığı Unite’d Habitation’a bir gönderme olarak tasarlandığı hissedilmektedir. Ayrıca Cinnah 19, Uluslararası Stilin konut alanındaki önemli ve özgün bir uygulaması olarak mimari tarihe adını yazdırmıştır. Tarihsel gelişimi ise rivayetler içeriyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Bayar ve Başbakanı Menderes, bir gün köşkten inerken arabayı durdurup yapım halindeki yapı ile ilgilenirler. Menderes, yapının Türk mimar ve mühendislerinin elinden çıktığını öğrenince gururlanır ve çevresinin, Hayati Tabanlıoğlu'nun Çankaya Camisi'ni de kapsayacak biçimde kamulaştırılarak, yapıya anıtsal bir konum kazandırılmasını emreder. 27 Mayıs sonrasında, istanbul'daki "imar Operasyonları" çerçevesindeki büyük kamulaştırmalarla birlikte buradaki kamulaştırma da iptal edilir ve arsalara birer apartman yapılarak Cinnah 19'un önü kapatılır(1). 1970 hatta 1980’lere kadar Büyükelçilik mensuplarının, Amerikan askerlerinin yaşamak için ilk tercihi olan Cinnah 19, değişen yaşam, yeni sitelerin yapılması ile cazibesini kaybetmiş hatta bir süre bakımsız kalmıştır. Daha sonra Ankara Mimarlar Odasının “Bina Kimlikleri” projesi kapsamında yeniden hayata dönmüştür. Şu an ise içinde başta Mimarlar Derneği 1927 olmak üzere başka ofisler Cinnah 19’un bir parçası olmanın haklı gururunu yaşıyor. Kaynakça: (1)Cengizkan, A., 2002. “Cinnah 19: Utopik mi Gerçek Modern mi?”. Mimarlık Dergisi. Yazar Notu: Tüm fotoğraflar COMD 357 dersi için çekilmiştir. İzinsiz kullanılmaması rica edilir. Merhaba Sevgili Okurum! Sana bu gün Ankara'nın sineması olan apartmanlarından bahsedeceğim. Biliyorsun ki sana sadece mimariden bahsetmeyeceğimi, mimarinin sinema, edebiyat, resim ile olan ilişkilerinden de bahsedeceğimden söz etmiştim. İşte şimdi sıra sinema-sivil mimari ilişkisine geldi. Ancak madem konu sinemaya geldi, önce sinemanın geçmişine bakalım istiyorum. Sonra apartmanlarımızdan konuşuruz. Hazırsak başlıyorum! Sinema, kitleleri kimi zaman eğiten kimi zaman eğlendiren bir araç olmuştur. Şu an hepimiz için sinemaya gitmek normal bir aktivite gibi görünse de her zaman böyle değildi. İlk başta sinema filmleri belgeci bir yapıya sahipti, gündelik hayattan bir takım sahneleri aktarıyorlardı ve çekimler için set kurulmuyordu. Günümüz filmlerine en yakın örneği tarihte ilk olarak 1902 yılında George Melies’in Jules Verne’in Aya Seyahat adlı romanını sinemaya uyarladığı filmle verilebilir. Bu film bir sete sahipti ve bir yönetmen tarafında yönetiliyordu. Aya Yolculuk- Georges Méliès (1902) Filmlerin belgeci yapıdan çıkıp kurguya sahip olmasıyla birlikte kitlelere açılma vakti artık gelmişti. Ancak filmleri izleyebilecekleri bir mekana ihtiyaç vardı. İşte mimari konuya burada dahil oluyor! 1905 yılında ilk sinema salonu olan Nickelodeon’un açılması sinemanın kitleselleşmesi yönünde ilk büyük adım atıldı. Nickelodeon’un ardından sinema salonlarının sayısı çoğaldı ve sinema salonları modern gündelik yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Kendi ülkemizde ise sinema endüstrisinin gelişimi dünyadaki gelişimiyle paralellik gösterir. 1908 yılında sürekli film gösterilen ilk salon Beyoğlu'nda Sigmund Weinberg tarafından Cinema Pathe adıyla açılır. Daha sonra gelişimine devam eden sinema sektörü, Cumhuriyet dönemine geldiğinde ise 1930’lu yıllarının ortalarından başlayarak hem Türk mimarlar tarafından hem de yabancı mimarlar tarafından tasarlanan sinema projeleri mimari dergilerde yer almaya başlar. Beyoğlu- Cinema Pathe Bu akımdan tabii ki Başkent Ankara'da etkilenecektir. Sosyal yaşamın hızlandığı yıllarda sinema insanların yaşamlarının bir parçası olarak sivil mimarinin alanına girer. Sinemaya sahip apartmanlar tasarlanır. Sinema salonları, sivil mimarinin bir parçası haline gelecektir. 1) Talip Apartmanı&Talip Sineması (Nejat Tekelioğlu 1969)Talip Apartmanı'nın Konumu Tunalı Hilmi Caddesi No. 67 Kavaklıdere Mah. Çankaya/Ankara 1969 yılında Yüksek Mimar Nejat Tekelioğlu tarafından tasarlanan bu bina şu anda Tunalı Hilmi caddesi üzerinde bulunuyor. Demiştim sana, belki pek çok kez önünden geçtin ama hikayesini bilmiyorsun! Yapının Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde yer alması tesadüf değildir. Özellikle 1960’lardan sonra hızla Ankara’nın en önemli yaşam merkezi haline gelen ve üzerinde çoğunlukla pasajların, mağazaların, restoranların, kafelerin ve pastanelerin olduğu Tunalı Hilmi Caddesi kitleleri kendine çekmeye başlamıştır. Tüm bu sosyal alanların olduğu yerde bir sinema bulunması bizi çok şaşırtmamalı. Talip Apartmanı 6 katlıdır. Yapının cepheleri son derece sadedir. Yapının batı cephesine gelen batı güneşini kesmek için güneş kırıcılar tasarlanmıştır. Zemin katında cadde üzerindeki dokuya paralel olarak, mağazalar vardır. Sinemaya giriş, apartman girişi ve mağazalar arasından yapılıyordu. Giriş geçildikten sonra,bodrum katına inilerek önce balkon ve locaların olduğu alanın fuayesine daha sonra da parter katının fuayesine ulaşılırdı. Tek salonlu olan Talip Sineması'nda fuaye mekanları, dönemin diğer sinema salonlarında da olduğu gibi, çeşitli duvar rölyefleriyle süslenmiştir. Talip Apartmanı’nda sinema kütlesinin apartmana doğru yükselmesinden dolayı, her katta 2 yatak odası ve 1 salon, 3 yatak odası ve 1 salon, 4 yatak odası ve 1 salon şeklinde toplam 3 daire vardır. Ancak bu karar sinema salonuna yer kazandırmak için verilmiş mimari bir karardır. Talip Apartmanı Sinemanın şu anki durumuna gelirsek maalesef sana kötü haberlerim var. Şu an faal durumda değil. Ben 2013 yılında Ankara'ya geldiğimde yerinde otopark vardı. Şu an ise yıkık bir durumda. Talip Apartmanı Planları (Sağda Sinema Planı ile) Talip Apartmanı Giriş ve Merdivenleri 2)Başkent Apartmanı&Kavaklıdere Sineması (Nejat Tekelioğlu 1968)Başkent Apartmanı Konumu Tunalı Hilmi Caddesi No. 105 Kavaklıdere Çankaya/Ankara Yine Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde bulunan belki de önünden defalarca geçtiğin bir yapı daha. Hatta şu anda parlament rengine çalan mavi yaşlı tabelası, Tunalı Hilmi'den geçen Ankara sakinlerini izliyor. 5 kata sahip olan Başkent Apartmanı'nın zemin katı ticari işlevlere ayrılmıştır. Yapının orjinal projesinde zemin katta banka, pastane gibi işlevlerin yanında sinema salonu da eklenmiştir. 40 yılı aşkın zamandır, kimi zaman Ankaralıları eğlendiren kimi zaman ağlatan filmlere ev sahipliği yapan Kavaklıdere Sineması şu an kapalı durumdadır. Yapıda bizi ön fuaye mekanı ve bilet gişesinin olduğu bir alan karşılar. Yine duvarları dönemin duvar rölyefleri ile süslenmiş durumdadır. Başkent Apartmanı’nda, sinemanın olduğu kütlenin apartman kütlesine takılması ve apartman boyunca yükselmemesinden her katta yalnızca her biri 3 oda ve 1 salon olan 2 daire vardır. Başkent Apartmanı’nın kat planlarında karşımıza çıkan en büyük farklılık ise ‘Amerikan barı’dır. Amerikan bar'ı özellikle 1960 sonlarında tasarlanan mekanlarda karşılaştığımız ve pek çok mimarın projelerinde yer verdiği bir dönem özelliğidir. "Bu anlamda Amerikan bar - tıpkı zemin kotunda Amerikan filmleri gösteren sinema mekanı gibi- ‘Amerikanlaşmanın’ diğer ülkelerin ev dekorasyonu terminolojisine giren ve yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen bir olgu olarak karşımıza çıkar." Soldan Sağa (Başkent Apartmanı, Bilet Gişesi, Duvar Rölyefleri) Başkent Apartmanı Planı ve Kesiti 3) Karınca Apartmanı&Karınca Sineması ( Fehmi Doğan&Mehmet Ünal 1969)Karınca Apartmanı Konumu Esat Caddesi No.70 Barbaros Mahallesi Çankaya/Ankara Esat Caddesi üzerinde bulunan Karınca Apartmanı Yüksek Mimar Fehmi Doğan ve Mimar Mehmet Ünal tarafından tasarlanmış ve 1969 yılında kullanıma sunulmuş bir diğer sinemalı apartmanlardandır. İki tadilat görmüş olan binada yapılan ilk tadilatla (1969) çatı katı tam kata dönüştürülmüş; ikinci tadilatla (1977) ise sinema kullanımı değiştirilmiştir. 5 kata sahip olan bu binada tek salona sahip Karınca Sineması yer almaktaydı ancak şu anda yerini pasaja bırakarak perdelerini kapatmıştır. Sinema girişi Esat Caddesi tarafından yapılmaktadır. Yapının orta kesiminden girilen hol, fuaye alanına bağlanır. Sinema salonunun balkon kısmına giriş fuayedendir. Salonunun ana girişine bir merdiven yardımı ile ulaşılır. Apartman girişi ise dükkan ve sinema girişinden koparılmıştır. Her katta üç farklı daire yer alır. Her daire bir salon, mutfak, üç oda ve ıslak hacimlerden meydana gelir. Yapı dikdörtgen formlu düzgün bir kütle olmasına rağmen her katta yer alan beş dairenin her birinin planı birbirinden farklıdır. Karınca Apartmanı&Apartman Girişi Karınca Apartmanı Planı Güzel Ankara'mızda sana bahsedebileceğim sinemalı apartman örnekleri şimdilik bunlar ve seni daha fazla ekrana mahkum etmemek adına burada sonlandırıyorum. Hadi, şimdi ekranda gördüklerini gerçeğe dönüştürme vakti, dışarı çık ve Esat'tan başlayarak Tunalı'ya doğru yürü, konuştuklarımızı deneyimle! Bir daha ki gönderiye kadar kendine çok iyi bak ve mimari ile kal! Kaynakça:
http://sivilmimaribellekankara.com/YapiDetayi.aspx?anah=243#tab-sozlu-tarih http://sivilmimaribellekankara.com/YapiDetayi.aspx?anah=262 http://sivilmimaribellekankara.com/YapiDetayi.aspx?anah=244 http://www.moblogankara.org/ankara-mimarlik/2014/7/16/nejat-tekelioglu Ben Dilay. İç mimarlık ve Çevre Tasarımı 4. sınıf öğrencisiyim. Konuk olduğun bu blog'ta Ankara sivil mimarisini sana aktarmaya çalışacağım, ama dur hemen öyle mimari demişken ürküp kaçma. Çünkü mimari aslında hayatımızın her yerinde, dinlediğimiz şarkılarda, okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde en önemlisi ise yaşadığımız evlerimizde... Aslında blog'um konusu sivil mimari gibi görünse de içinde edebiyat, sinema, resim olacak. Bu alana ilgim 2016 yılında okumuş olduğum Orhan Veli- Yalnız Seni Arıyorum ile başladı. Kitabı okurken fark ettim ki önünden geçip gittiğimiz apartmanlar aslında bir yazarın belki de bir ressamın hayatına dokunmuş olan mekanlar. Mesela Orhan Veli'nin kitabında da bahsettiği hayatının bir kısmını geçirdiği II.Evkaf (Vakıf) Apartmanı onlardan biri ve şu anda Ulus'ta seni bekliyor. Hatta bu yapının önünden belki defalarca geçtin ama fark etmedin. İşte bu blog'taki amacım birilerinin hayatına, belki de senin hayatına dokunmuş olan yaşam alanlarına konuk olmak; mimari, yaşam, sanat ve sanatçı ilişkini anlatmak. Birlikte keşfedip öğreneceğimiz bu serüvene hoş geldin. Ben hep buradayım sevgili okur ya sen neredesin? Mimar Kemallettin tarafından tasarlanan bashettiğim II. Evkaf Apartmanı
|